İbrahim Can Usta - The First Five-year Industrial Plan: Discussions on Turkish Industrialization during the Great Depression
This work treats the background of the decision to implement the First Five-Year Industrial Plan in Turkey in 1934. The originality of the research relies on its perspective focusing on foreign policy, in a way that has generally been underestimated in most of the academic works on the subject matter. While arguing that Turkish industrialization of the 1930s was carried out despite the West, this research also shows that the conjunctural rapprochement between Turkey and the Soviet Union did not last long. After a general presentation of developmentalist ideas in Turkish political tradition and related practices in economy, a large section is dedicated to the contemporary discussions in a world staggered by the Depression of 1929. Findings show how remedies that Western experts had drawn for Turkish economic development concentrated solely on agricultural production and financial reforms. The Soviet Union appeared in this context as an ally in diplomacy with a bold anti-imperialist discourse and a viable assistant in economy with her model of five-year plans. Thus, there developed a deep collaboration between the revolutionary governments in Ankara and Moscow. However, as World War II approached, priorities began to change rapidly, which had dramatic effects on the existing collaboration in economy. An essential part of the thesis is reserved for explaining the story of Turkish industrialization of the 1930s in relation with Ankara's foreign policy.
Bu çalışma Türkiye'nin 1934 tarihli Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı'nı uygulamaya koyma kararının arka planını ele alıyor. Araştırmanın özgünlüğü, bu konuda daha önce hazırlanan akademik çalışmaların genellikle üstünde durmayı seçmediği dış politika odaklı bakış açısında yatıyor. Türkiye'nin 1930'lardaki sanayileşme hareketinin Batı'ya rağmen gerçekleştirildiğini öne süren bu araştırma, aynı zamanda Türkiye'yle Sovyetler Birliği arasındaki dönemsel yakınlaşmanın uzun sürmediğini de ortaya koyuyor. Türk siyasal geleneğindeki kalkınmacı düşüncelerin ve ilgili iktisadi uygulamaların genel bir sunumunun ardından, 1929 Bunalımı'nın sarstığı dünyada yapılan çağdaş tartışmalara büyük bir yer ayrılıyor. Buluntular Türkiye'nin iktisadi kalkınması için Batılı uzmanlarca çizilen reçetelerin nasıl da yalnızca tarımsal üretime ve mali düzenlemelere yoğunlaştığını gösteriyor. Bu bağlamda Sovyetler Birliği baskın anti-emperyalist söylemiyle diplomaside bir müttefik, beş yıllık plan modeliyle de ekonomide güvenilir bir yardımcı olarak belirmişti. Ankara ve Moskova'daki devrimci hükümetlerin arasındaki derin işbirliği tam da böyle başlamıştı. Buna karşın, İkinci Dünya Savaşı yaklaştıkça hızla değişmeye başlayan öncelikler ekonomik işbirliğini de fazlasıyla etkiledi. Tezin önemli bir bölümü Türkiye'nin 1930'lardaki sanayileşme öyküsünü Ankara'nın dış politikadaki tercihleriyle açıklama amacını yansıtıyor.